En yüksek noktası 1774 metre rakımlı Karataş Tepesi olan Kaz
Dağları, Balıkesir ile Çanakkale illeri arasında yer alıyor. Burası aynı
zamanda bir milli park. Efsanelere
konu olmuş Sarıkız Tepesi de 1726 metre yükseklikte. Buraya sahil
yolundan ulaşım mümkün ve en yakın havalimanı da Edremit ya da Körfez
Havalimanı olarak da bilinen Koca Seyit Havalimanı. Bu havalimanı, Edremit Körfezinin doğusunda yer alıyor ve hem
körfezin güneyinde kalan Ayvalık ve civarı ile daha kuzeybatıda kalan
Altınoluk, Assos ve Kaz Dağları’na ulaşmak isteyenlere hizmet ediyor.
|
Yeşilyurt Köyü |
Biz de THY’nin tarifeli
seferi ile 40 dakikada uçakla havalimanına ulaşılıyor ve kiraladığımız
aracımızla Kaz Dağları’nı keşfetmek üzere kısa turumuza başlıyoruz. İlk
durağımız, havalimana yaklaşık 20 km. uzaklıktaki Sütüven
ve Hasan Boğuldu Şelalesi oluyor. Buraya Zeytinli Köyü’nden geçilerek
giidiliyor ve havalimanından 40 dakika kadar sürüyor yolculuk. Şelale, Kaz Dağları
Milli Parkı içinde, parkın güneydoğu sınırında yer alıyor. Araçla giriş için 15
TL ödeniyor. Araç park edilen yer,
Sütüven Şelalesine çok yakın bir noktada, ancak Hasan Boğuldu Şelalesi için bir
miktar yürüyüş yapmak gerek. Yürüyüş parkurunun başlangıcında yöresel ürünlerin
satıldığı küçük bir pazar kurulmuş. Dönerken buradan alışveriş de
yapabilirsiniz. Adı oldukça enteresan olan Hasan Boğuldu, kavuşamayan Hasan ve
Emine’nin hikayesinden alıyormuş ismini.
|
Sütüven |
|
Pazar Yeri |
|
Hasan Boğuldu |
Buradaki ziyaretimizden
sonra, konaklayacağımız Yeşilyurt Köyü’ndeki Erguvanlı Ev’e gidiyoruz. Otelimize
yerleştikten sonra akşam yemeğine kadar geçen sürede bulunduğu Yeşilyurt Köyü’nü
biraz tanımak üzere yaya olarak kısa bir yürüyüş yapıyoruz.
|
Yeşilyurt Köyü |
|
Yeşilyurt Köyü |
|
Yeşilyurt Köyü |
|
Yeşilyurt Köyü |
|
Yeşilyurt Köyü |
|
Erguvanlı Ev |
Kaz Dağları üzerinde sahilden
biraz yüksekte milli park sınırlarına varmadan gidilebilecek pek çok köy var.
Bunlardan en bilinenleri Adatepe, Yeşilyurt köyleri. Bu köylerde yer alan pek
çok küçük butik otel var. Bunların hemen hemen hepsi vadi manzaralı, Kaz
Dağları eteklerinde kurulu doğayla iç içe taş evler. Bizim kaldığımız Erguvanlı
Ev de bunlardan biri. Kahvaltısı bir harika (gerçek serpme kahvaltı bu olsa
dedik içimizden) ve tabi akşam yemekleri de doğal ürünler kullanılarak yapıldığından
olsa gerek tadına doyum olmuyor.
Kaz Dağlarındaki ikinci
ve son günümüzde önce Çamlıbel Köyü’ne gidiyoruz. Burası Tuncel Kurtiz’in yaşadığı köy olarak
biliniyor. Daha önce kendisi tarafından işletilen oteli, yakınları tarafından
işletiliyormuş. Kendisinin mezarı da bu civarda. Çamlıbel’e yolunuz düşerse
mutlaka Köyün Delisi’nin mekanını ziyaret edin. Burada hediyelik eşya ve
yöresel ürünler satılıyor ve tabi kahve /çay içilebilecek bir kafe şeklinde
hizmet veriyor. Ancak biz gittiğimizde ne yazık ki kapalıydı. Şirin
dekorasyonunu fotoğraflamakla yetindik. Vadiyi biraz daha yukardan izlemek
isterseniz Saklıbahçe’nin hemen karşısındaki çay bahçesine uğrayabilirsiniz.
|
Çamlıbel Köyü |
|
Çamlıbel Köyü |
|
Çamlıbel Köyü |
|
Çamlıbel Köyü |
|
Çamlıbel Köyü |
|
Çamlıbel Köyü |
Çamlıbel’den sonra hemen
yakınındaki Tahtakuşlar Köyü’ne uğruyoruz. Köy girişinde yer alan Alibey Kudar
Etnografya Galerisi, Türkiye’nin ilk özel Köy Etnografya Galerisi imiş. Girişi
4 TL. Bir dağ köyünde böyle bir girişim görmek epey şaşırtıyor ve mutlu ediyor
bizi. Burayı ziyeret ettikten sonra köyün merkezine gidiyoruz. Burada
Tahtakuşlar Meşesi olarak bilinen anıt bir ağaç var ama ancak 2009 yılında
kayda alınmış ve özel bir şekilde korunduğunu söylemek zor. Ağaç, 180 yıllıkmış.
Tahtakuşlar Köyü, kimilerine göre Şaman,
kimilerine göre bir Alevi köyü ve aynı zamanda Tuncel Kurtiz’in vasiyetinde
gömülmek istediği köymüş. Ancak mezarı bu köye çok yakın Çamlıbel Köyü
sınırlarında.
Tahtakuşlar ziyareti
sonrası biraz daha batıya gidip Adatepe Köyü yakınlarındaki Zeus Altar’ına
ulaşıyoruz. Araba park edilen giriş noktasından Altar’ın bulunduğu noktaya 650
metrelik bir doğa yürüyüşü ile ulaşılıyor. Yürüyüş parkurundan Adatepe Köyü ve
manzarasını izlemek ve kozalak kokuları içinde yürümek hayli zevkli. Yukarıya
ulaştığımızda ise manzara bir harika ve yorulduğumuza değiyor doğrusu. Zeus Altar’ından sonra hemen yakındaki
Adatepe Köyü’ne gitmeden önce Taş Okul’u görüyoruz. Ne yazık ki gittiğimizde
ziyerete kapalıydı ama burası hali hazırda bir okul değil, seminer ve atölye
çalışmalarının yapıldığı bir mekan olmuş.
|
Etnografya Galerisi |
|
Anıt Ağaç |
|
Zeus Altarı |
|
Zeus Altarı |
Adatepe, İlyada Destanı’nda
adı “Gargaros” olarak geçen bölgeymiş. Türkiye'de eskiden kanalizasyon sistemi
olan ender köylerden biriymiş. Köyün iç yolları ile sahile inen 4 km.
uzunluğundaki yol zamanında taş kaplama ile döşenmiş. Ancak, eskiden bu kadar
gelişmiş bir köyken, köye ulaşılan bu ana yol ancak 1999’da asfaltlanmış.
Şimdilerde ise yeniden eski ihtişamlı günlerine dönme çabasında görünüyor ve
hummalı bir renovasyon çalışması geçiriyor. Ancak köy içi yolları oldukça dar
ve araç girmesi hayli zor. Burada yer alan evler taş işçiliğinin güzel
örnekleriyle süslü. Mübadele ile Midilli ve Girit’ten gelen Türkler yoğunlukla
bu bölgeye yerleşmiş. Bu köy, aynı zamanda dünyada oksijen yoğunluğunun en
fazla olduğu noktalardan biriymiş. Ancak mimari olarak hala katedilecek çok
fazla yolun olduğunu söylemek gerek. Biz de köye ulaşır ulaşmaz meydana
aracımızı park edip hemen yakındaki Çınaraltı Kahvesi’nde gözleme yiyip yöreye
özgü karadut suyu içiyoruz. Yine bu meydanda
Hurmalı Kahve adında soluklanılabilecek farklı bir mekan daha var. Biz
de biraz soluklanıp köy sokaklarında yürüyerek dolaştıktan sonra sahile inip
Adatepe Zeytin Müzesi’ni gezip Assos’a (Behramkale) doğru devam ediyoruz.
|
Çınaraltı |
|
Hurmalı Kahve |
|
Adatepe Köyü |
|
Adatepe Köyü |
|
Adatepe Köyü |
En son çok yıllar önce
gittiğim Assos’u (Behramkale'yi) tekrar görmek “uzun süredir görmediği bir arkadaşa kavuşmuş”
hissi veriyor bana. Liman bölgesinde dolaşıp fotoğrafladıktan sonra sahilde bir
mola verip bir şeyler içiyoruz. Sonrasında akşam yemeğini Yeşilyurt Köyü’ndeki
otelimizde yemek üzere geri dönüyoruz.
|
Assos - Behramkale |
Ertesi gün havalimanına
dönüş yolunda kısa bir Akçay molası veriyoruz. Sahilde dolaşıp sabah kahvelerimizi
içtikten sonra artık öğlen saatlerindeki dönüş uçağımıza yetişmek üzere
havalimanına doğru yola çıkma zamanı geliyor.
|
Akçay |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder