18 Ekim 2017 Çarşamba

KAZ DAĞLARI



En yüksek noktası  1774 metre rakımlı Karataş Tepesi olan Kaz Dağları, Balıkesir ile Çanakkale illeri arasında yer alıyor. Burası aynı zamanda bir milli park. Efsanelere konu olmuş Sarıkız Tepesi de 1726 metre yükseklikte. Buraya sahil yolundan ulaşım mümkün ve en yakın havalimanı da Edremit ya da Körfez Havalimanı olarak da bilinen Koca Seyit Havalimanı. Bu havalimanı,  Edremit Körfezinin doğusunda yer alıyor ve hem körfezin güneyinde kalan Ayvalık ve civarı ile daha kuzeybatıda kalan Altınoluk, Assos ve Kaz Dağları’na ulaşmak isteyenlere hizmet ediyor.

Yeşilyurt Köyü




Biz de THY’nin tarifeli seferi ile 40 dakikada uçakla havalimanına ulaşılıyor ve kiraladığımız aracımızla Kaz Dağları’nı keşfetmek üzere kısa turumuza başlıyoruz. İlk durağımız, havalimana yaklaşık 20 km. uzaklıktaki  Sütüven  ve Hasan Boğuldu Şelalesi oluyor. Buraya Zeytinli Köyü’nden geçilerek giidiliyor ve havalimanından 40 dakika kadar sürüyor yolculuk. Şelale, Kaz Dağları Milli Parkı içinde, parkın güneydoğu sınırında yer alıyor. Araçla giriş için 15 TL ödeniyor.  Araç park edilen yer, Sütüven Şelalesine çok yakın bir noktada, ancak Hasan Boğuldu Şelalesi için bir miktar yürüyüş yapmak gerek. Yürüyüş parkurunun başlangıcında yöresel ürünlerin satıldığı küçük bir pazar kurulmuş. Dönerken buradan alışveriş de yapabilirsiniz. Adı oldukça enteresan olan Hasan Boğuldu, kavuşamayan Hasan ve Emine’nin hikayesinden alıyormuş ismini.  

Sütüven

Pazar Yeri

Hasan Boğuldu
 

Buradaki ziyaretimizden sonra, konaklayacağımız Yeşilyurt Köyü’ndeki Erguvanlı Ev’e gidiyoruz. Otelimize yerleştikten sonra akşam yemeğine kadar geçen sürede bulunduğu Yeşilyurt Köyü’nü biraz tanımak üzere yaya olarak kısa bir yürüyüş yapıyoruz.

Yeşilyurt Köyü

Yeşilyurt Köyü

Yeşilyurt Köyü

Yeşilyurt Köyü

Yeşilyurt Köyü

Erguvanlı Ev
 

Kaz Dağları üzerinde sahilden biraz yüksekte milli park sınırlarına varmadan gidilebilecek pek çok köy var. Bunlardan en bilinenleri Adatepe, Yeşilyurt köyleri. Bu köylerde yer alan pek çok küçük butik otel var. Bunların hemen hemen hepsi vadi manzaralı, Kaz Dağları eteklerinde kurulu doğayla iç içe taş evler. Bizim kaldığımız Erguvanlı Ev de bunlardan biri. Kahvaltısı bir harika (gerçek serpme kahvaltı bu olsa dedik içimizden) ve tabi akşam yemekleri de doğal ürünler kullanılarak yapıldığından olsa gerek tadına doyum olmuyor.

Kaz Dağlarındaki ikinci ve son günümüzde önce Çamlıbel Köyü’ne gidiyoruz. Burası  Tuncel Kurtiz’in yaşadığı köy olarak biliniyor. Daha önce kendisi tarafından işletilen oteli, yakınları tarafından işletiliyormuş. Kendisinin mezarı da bu civarda. Çamlıbel’e yolunuz düşerse mutlaka Köyün Delisi’nin mekanını ziyaret edin. Burada hediyelik eşya ve yöresel ürünler satılıyor ve tabi kahve /çay içilebilecek bir kafe şeklinde hizmet veriyor. Ancak biz gittiğimizde ne yazık ki kapalıydı. Şirin dekorasyonunu fotoğraflamakla yetindik. Vadiyi biraz daha yukardan izlemek isterseniz Saklıbahçe’nin hemen karşısındaki çay bahçesine uğrayabilirsiniz. 

Çamlıbel Köyü

Çamlıbel Köyü

Çamlıbel Köyü

Çamlıbel Köyü

Çamlıbel Köyü

Çamlıbel Köyü



Çamlıbel’den sonra hemen yakınındaki Tahtakuşlar Köyü’ne uğruyoruz. Köy girişinde yer alan Alibey Kudar Etnografya Galerisi, Türkiye’nin ilk özel Köy Etnografya Galerisi imiş. Girişi 4 TL. Bir dağ köyünde böyle bir girişim görmek epey şaşırtıyor ve mutlu ediyor bizi. Burayı ziyeret ettikten sonra köyün merkezine gidiyoruz. Burada Tahtakuşlar Meşesi olarak bilinen anıt bir ağaç var ama ancak 2009 yılında kayda alınmış ve özel bir şekilde korunduğunu söylemek zor. Ağaç, 180 yıllıkmış. Tahtakuşlar Köyü,  kimilerine göre Şaman, kimilerine göre bir Alevi köyü ve aynı zamanda Tuncel Kurtiz’in vasiyetinde gömülmek istediği köymüş. Ancak mezarı bu köye çok yakın Çamlıbel Köyü sınırlarında.

Tahtakuşlar ziyareti sonrası biraz daha batıya gidip Adatepe Köyü yakınlarındaki Zeus Altar’ına ulaşıyoruz. Araba park edilen giriş noktasından Altar’ın bulunduğu noktaya 650 metrelik bir doğa yürüyüşü ile ulaşılıyor. Yürüyüş parkurundan Adatepe Köyü ve manzarasını izlemek ve kozalak kokuları içinde yürümek hayli zevkli. Yukarıya ulaştığımızda ise manzara bir harika ve yorulduğumuza değiyor doğrusu.  Zeus Altar’ından sonra hemen yakındaki Adatepe Köyü’ne gitmeden önce Taş Okul’u görüyoruz. Ne yazık ki gittiğimizde ziyerete kapalıydı ama burası hali hazırda bir okul değil, seminer ve atölye çalışmalarının yapıldığı bir mekan olmuş. 

Etnografya Galerisi

Anıt Ağaç

Zeus Altarı

Zeus Altarı



Adatepe, İlyada Destanı’nda adı “Gargaros” olarak geçen bölgeymiş. Türkiye'de eskiden kanalizasyon sistemi olan ender köylerden biriymiş. Köyün iç yolları ile sahile inen 4 km. uzunluğundaki yol zamanında taş kaplama ile döşenmiş. Ancak, eskiden bu kadar gelişmiş bir köyken, köye ulaşılan bu ana yol ancak 1999’da asfaltlanmış. Şimdilerde ise yeniden eski ihtişamlı günlerine dönme çabasında görünüyor ve hummalı bir renovasyon çalışması geçiriyor. Ancak köy içi yolları oldukça dar ve araç girmesi hayli zor. Burada yer alan evler taş işçiliğinin güzel örnekleriyle süslü. Mübadele ile Midilli ve Girit’ten gelen Türkler yoğunlukla bu bölgeye yerleşmiş. Bu köy, aynı zamanda dünyada oksijen yoğunluğunun en fazla olduğu noktalardan biriymiş. Ancak mimari olarak hala katedilecek çok fazla yolun olduğunu söylemek gerek. Biz de köye ulaşır ulaşmaz meydana aracımızı park edip hemen yakındaki Çınaraltı Kahvesi’nde gözleme yiyip yöreye özgü karadut suyu içiyoruz. Yine bu meydanda  Hurmalı Kahve adında soluklanılabilecek farklı bir mekan daha var. Biz de biraz soluklanıp köy sokaklarında yürüyerek dolaştıktan sonra sahile inip Adatepe Zeytin Müzesi’ni gezip Assos’a (Behramkale) doğru devam ediyoruz.

Çınaraltı

Hurmalı Kahve

Adatepe Köyü

Adatepe Köyü

Adatepe Köyü
 

En son çok yıllar önce gittiğim Assos’u (Behramkale'yi) tekrar görmek “uzun süredir görmediği bir arkadaşa kavuşmuş” hissi veriyor bana. Liman bölgesinde dolaşıp fotoğrafladıktan sonra sahilde bir mola verip bir şeyler içiyoruz. Sonrasında akşam yemeğini Yeşilyurt Köyü’ndeki otelimizde yemek üzere geri dönüyoruz.

Assos - Behramkale
 

Ertesi gün havalimanına dönüş yolunda kısa bir Akçay molası veriyoruz. Sahilde dolaşıp sabah kahvelerimizi içtikten sonra artık öğlen saatlerindeki dönüş uçağımıza yetişmek üzere havalimanına doğru yola çıkma zamanı geliyor.

Akçay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder