Özbekistan kazan biz kepçe olacağımız bir tura çıktığımızda,
ilk durağımız İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir uçak yolculuğu ile
ulaştığımız Taşkent oluyor. Başkent Taşkent, ülkenin diğer şehirleri gibi
beklentilerimin ötesinde yeşil bir şehir. Merkezde pek çok park ve yeşil alan
yapılmış.
Tarihte İpek Yolu’nun önemli durak noktalarından biri olan
Taşkent, günümüzde de bölgenin önemli şehirlerinden. Şehir Parkı, Broadway
denilen büyük yaya ve alışveriş yoluna açılıyor. Ayrıca biz göremesek de metrosu
da dünyaca ünlü metroları arasında yer alıyormuş. Parkta yer alan Timur Anıtı,
ülkedeki üç büyük Timur Anıtı’ndan biri. Ve bu parka yakın Timur Müzesi de
şehrin görülmesi gereken noktalarından biri.
|
Timur Müzesi |
|
Timur Müzesi |
|
Broadway'de Bağımsızlık Bayramı Kutlaması... |
Müze ziyareti sonrası, Parkın yanından Hukuk Fakultesi’nin
güzel binasının önünden geçerek Broadway’e ulaşıyor ve buradaki kafelerin
birinde bir yorgunluk kahvesi içerek rotamızı Özgürlük Meydanı ve yakınındaki "Meçhul Asker Anıtı"na çeviriyoruz.
Öğle yemeğinden sonraki durağımız ise şehrin tarihi olarak görülmesi
gereken noktalarından İmam Meydanı oluyor. Buradaki Cuma Camii (Kaht-ı İmam
Cami), Kukeltaş Medresesi ve Burak Han Medresesi, Özbekistan’ı gezerken daha
pek çok yerinde karşımıza çıkacak buraya özgü mimarisi ile çok etkileyici.
|
Broadway |
|
Özgürlik Meydanı |
|
Meçhul Asker Anıtı |
|
Meçhul Asker Anıtı |
|
İmam Meydanı |
Ertesi gün çok erken saatlerdeki uçağımızla ülkenin
güneybatı ucuna Hiva’ya gitmek için Urgenç’e uçuyoruz. Urgenç’ten yaklaşık 1
saatlik bir araç yolculuğu ile de Hiva’ya ulaşıyoruz. Surlar içinde kurulu Hiva,
tarihte Harezmi’lerin başkenti olarak biliniyor. Erken yolculuğumuzun
yorgunluğunu atmak için ilk olarak avlusunu pek beğendiğimiz Farrux adlı kafede
bir yorgunluk kahvesi içiyoruz. Burası ülkede Türk kahvesi de yapılan nadir
yerlerden. Hiva’da çoğu yerde kuyu suyu kullanıldığından açık su ve kahve/çay
içerken bile dikkat etmek gerekiyormuş.
|
Farrux |
Bir masal şehrini andıran Hiva, egzotik görünümünü eski
yerleşim yeri olan Kale içi bölgesi Ichon-Qala'dan alıyor. Buraya giriş gündüz
saatlerinde paralı (20 Euro civarı) ve giriş biletiyle Eski Şehir içindeki pek çok müze de
gezilebiliyor. Ancak akşam belli saatten sonra ücretsiz girilebiliyor ve eski
şehir içindeki restoranlarda yemek yiyebiliyorsunuz. Hiva, UNESCO korumasında
bir şehir. Burada görmeden geçilmemesi gereken pek çok yapı mevcut. Bunlardan en
önemlileri, Taş Avlu, hemen girişte otele dönüştürülmüş Amin Han Medresesi,
Kale (Kunya Ark Hisarı), Ichon Qala Minaresi -kısa minare, Uzun Minare (İslam Hoca
Minaresi), 218 adet oyma ağaç sütünün yer aldığı tek katlı Cuma Cami.. Şehirde
bu mimarı harikası yapılar dışında pek çok ahşap ve ipek halı atölyesi de
mevcut. Bütün günümüzü bu güzel şehirde
geçirdikten sonra akşam da İslam Hoca Minaresi’nin hemen altında yer alan ve
minarenin harika manzarasına nazır lokal "Zaraf Şan" restoranında harika bir
yemekle günümüzü sonlandırıyoruz.
|
Ichon Qala Minaresi |
|
Hiva |
|
Hiva |
|
Hiva |
|
Hiva |
|
Cuma Cami |
|
İslam Hoca Minaresi |
|
Hiva |
|
Hiva |
|
Kale surları |
|
Şehrin Ana Kapısı |
|
İslam Hoca Minaresi |
|
Hiva |
|
Hiva |
|
Hiva |
Üçüncü günümüzde, Buhara’ya doğru uzun bir kara yolculuğu
bizi bekliyor. Yaklaşık 400 km'lik bu uzun ve yorucu yolun çoğunluğu çöl ve bir bölümü Amu
Derya (Ceyhun Nehri)nin kenarından geçiyor. Akşam
saatlerinde Buhara’ya vardığımızda pek bir şey yapmaya takatimiz kalmadığını söyleyebilirim.
Otelimiz "Shahriston" eski şehrin içinde tavsiye edebileceğim çok güzel bir otel.
|
Ceyhun Nehri |
|
Otelimiz |
Yorgunluğumuzu "Old Bukhara" adlı lokal bir restoranda yemek
yiyerek atıp ertesi güne zinde başlayabilmek için güzel bir uyku çekiyoruz.
Buhara’yı gezmeye ayırdığımız günümüzde ise ilk durağımız, Buhara’nın biraz
dışında yer alan ve Nakşibendi tarikatının kurucusu olarak bilinen Bahouddin
Nakşibendi’nin türbesi oluyor. Buhara ve genelde Özbekistan türbeler ve
medreseler şehri…
|
Nakşibendi Türbesi |
|
Nakşibendi Türbesi |
|
Nakşibendi Türbesi |
|
Buhara - Samanoğlu İsmail Türbesi |
Sonraki durağımız ise, Buhara Emirlerinin yaşadığı Saray/Kale
oluyor. Kalenin surları 1165 yılında yapılmış. Kalenin yanı sıra Buhara’nın diğer
önemli yapılarını, bir lunapark’ın içinden geçilerek gidilen Samanoğu İsmail’in
Türbesi ve hemen yanındaki bir sarnıçta hizmet veren Su Müzesi, Poli Kalon
Cami, Mir Arap Medresesi, Çeşme-i Eyüp Türbesi, Çar (Beş) Minare Medresesi,
Kukeltaş Medresesi, bir göletin yanı başında inşa edilmiş Leb-i Havuz Medresesi, Nadir Divanbeyi Medresesi ve Uluğ
Bey Medresesi olarak sıralayabilirim.
|
Gölet kenarındaki restoranımız |
|
Gölet |
|
Buhara |
|
Poli Kalon Cami |
|
Nasrettin Hoca Anıtı |
|
Uluğ Bey Medresesi |
|
Nadir Divanbeyi Medresesi |
|
Nadir Divanbeyi Medresesi |
Buhara’da 5 vakit namaz kılınan, Cuma günleri namaz kılınan
ve sadece bayram namazları kılınan üç tip cami mevcutmuş. Buhara’daki Poli Kalon
Cami üçüncü gruba giren camilerdenmiş. Aynı anda 12000 kişinin namaz kılabileceği
büyüklükte oldukça heybetli bir cami. Caminin hemen dışındaki minare, aynı
zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılıyormuş.
Özbekler, Nasrettin Hoca’nın Buhara’da yaşadığına
inanıyorlar ve Uluğ Bey Medresesi ile Nadir Divan Bey Medresesi arasında kalan
Park da bir Nasrettin Hoca Anıtı da var.
Buhara’dan sonra, Özbekistan’ı batıya doğru katetmeye devam
ediyor ve ertesi gün yine uzun bir yolculuk sonrası Şehr-i Sebz üzerinden son
durağımız Semerkand’a ulaşıyoruz.
Şehr-i Sebz kelime anlamı olarak “Yeşil Şehir” demekmiş. Verimli
toprak yapısından dolayı bu ismi alıyormuş. Aynı zamanda Timur’un doğduğu şehir
olarak biliniyor. Timur’un gerçek türbesi Gur-Emir adıyla Semerkand’da olsa da
burada ölümünden yıllar önce yaptırdığı türbesi de bulunuyor. Yeraltında
gizlenen türbenin duvarları gözyaşı damlası olarak dekore edilmiş ve duvarını, Arapça
olarak “A wise and powerful man shall seek the advantage in every situation and
act on his own, whereas a fool waits upon the acts of others” – kısaca tercüme
edecek olursak “Akıllı bir adam her durumdan avantaj çıkarır ve aksiyon alır,
aptallar ise başkalarının aksiyon almasını bekler- yazısı süslemekteymiş.
|
Ak-Saray |
|
Gumbaz Cami |
Şehr-i Sebz’de bu türbenin bulunduğu Qo Shhovuz kompleksinde
yer alan Ak-Saray, Gumbaz Cami (Mavi Camii- Gökkubbe) ve Dorus Siadat Türbesi mutlaka görülmesi
gereken yapılar… Dorus Siadat’de Timur’un kaybettiği ve kaybından sonra kendini
toparlayamadığı söylenen 2. Oğlu Cihangir’in de türbesi yer alıyor.
|
Gumbaz Cami |
|
Gumbaz Cami |
Gelelim son durağımız Semerkand’a… Şehirde görülecek pek çok
tarihi yapı var. Bunlardan en önemlileri İmam Buhari Türbesi, Şah-ı Zinde
Türbeler Topluluğu, Uluğbey Rasathanesi ve Müzesi, Gur-Emir Türbesi, Bibi Hatun
Cami ve dillere destan Registan.
|
Buhara'dan Semerkand!a giderken... |
|
Buhari Türbesi |
|
Buhari Türbesi |
|
Buhari Türbesi |
|
Buhari Türbesi |
|
Uluğ Bey Rasathanesi |
|
Uluğ Bey Rasathanesi |
|
Şah-ı Zinde |
|
Şah-ı Zinde |
|
Şah-ı Zinde |
|
Şah-ı Zinde |
Registan, gerçekten ilk görmenizle birlikte insanı kendine
hayran bırakan bir meydan ve Tillakari Medresesi, Uluğ Bey Medresesi ve Bibi Hatun Cami ile çevreleniyor.
Buradan park içindeki yoldan biraz ilerleyerek ulaştığımız açık hava pazarı da
Semerkand’ın olmazsa olmazlarından. Hem yiyecek hem giyecek hem de hediyelik
eşyalar satılıyor. Küçük bir tüyo vermek gerekirse, buradan yaklaşık 1 km
uzaklıkta yürüyerek de ulaşılan Hazreti Hızır Cami’nden şehrin kuş bakışı
manzarası bir harika…
|
Registan |
|
Registan |
|
Pazar |
|
Hızır Cami |
|
Hızır Cami |
|
Hızır Cami |
Bir haftalık Özbekistan turumuz sona erdiğinde, her biri
mimari harikası olan ve tarih yaprağından sıyrılarak günümüze kadar kalabilmiş
renkli yapılar ve biz Türkleri çok seven Özbek halkı aklımıza hoş anılar olarak
kazınıyor.