29 Eylül 2019 Pazar

ÖZBEKİSTAN


Özbekistan kazan biz kepçe olacağımız bir tura çıktığımızda, ilk durağımız İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir uçak yolculuğu ile ulaştığımız Taşkent oluyor. Başkent Taşkent, ülkenin diğer şehirleri gibi beklentilerimin ötesinde yeşil bir şehir. Merkezde pek çok park ve yeşil alan yapılmış.

Tarihte İpek Yolu’nun önemli durak noktalarından biri olan Taşkent, günümüzde de bölgenin önemli şehirlerinden. Şehir Parkı, Broadway denilen büyük yaya ve alışveriş yoluna açılıyor. Ayrıca biz göremesek de metrosu da dünyaca ünlü metroları arasında yer alıyormuş. Parkta yer alan Timur Anıtı, ülkedeki üç büyük Timur Anıtı’ndan biri. Ve bu parka yakın Timur Müzesi de şehrin görülmesi gereken noktalarından biri.

Timur Müzesi

Timur Müzesi

Broadway'de Bağımsızlık Bayramı Kutlaması...

Müze ziyareti sonrası, Parkın yanından Hukuk Fakultesi’nin güzel binasının önünden geçerek Broadway’e ulaşıyor ve buradaki kafelerin birinde bir yorgunluk kahvesi içerek rotamızı Özgürlük Meydanı ve yakınındaki "Meçhul Asker Anıtı"na çeviriyoruz.  Öğle yemeğinden sonraki durağımız ise şehrin tarihi olarak görülmesi gereken noktalarından İmam Meydanı oluyor. Buradaki Cuma Camii (Kaht-ı İmam Cami), Kukeltaş Medresesi ve Burak Han Medresesi, Özbekistan’ı gezerken daha pek çok yerinde karşımıza çıkacak buraya özgü mimarisi ile çok etkileyici.

Broadway

Özgürlik Meydanı

Meçhul Asker Anıtı

Meçhul Asker Anıtı

İmam Meydanı

Ertesi gün çok erken saatlerdeki uçağımızla ülkenin güneybatı ucuna Hiva’ya gitmek için Urgenç’e uçuyoruz. Urgenç’ten yaklaşık 1 saatlik bir araç yolculuğu ile de Hiva’ya ulaşıyoruz. Surlar içinde kurulu Hiva, tarihte Harezmi’lerin başkenti olarak biliniyor. Erken yolculuğumuzun yorgunluğunu atmak için ilk olarak avlusunu pek beğendiğimiz Farrux adlı kafede bir yorgunluk kahvesi içiyoruz. Burası ülkede Türk kahvesi de yapılan nadir yerlerden. Hiva’da çoğu yerde kuyu suyu kullanıldığından açık su ve kahve/çay içerken bile dikkat etmek gerekiyormuş.

Farrux

Bir masal şehrini andıran Hiva, egzotik görünümünü eski yerleşim yeri olan Kale içi bölgesi Ichon-Qala'dan alıyor. Buraya giriş gündüz saatlerinde paralı (20 Euro civarı) ve giriş biletiyle Eski Şehir içindeki pek çok müze de gezilebiliyor. Ancak akşam belli saatten sonra ücretsiz girilebiliyor ve eski şehir içindeki restoranlarda yemek yiyebiliyorsunuz. Hiva, UNESCO korumasında bir şehir. Burada görmeden geçilmemesi gereken pek çok yapı mevcut. Bunlardan en önemlileri, Taş Avlu, hemen girişte otele dönüştürülmüş Amin Han Medresesi, Kale (Kunya Ark Hisarı), Ichon Qala Minaresi -kısa minare, Uzun Minare (İslam Hoca Minaresi), 218 adet oyma ağaç sütünün yer aldığı tek katlı Cuma Cami.. Şehirde bu mimarı harikası yapılar dışında pek çok ahşap ve ipek halı atölyesi de mevcut.  Bütün günümüzü bu güzel şehirde geçirdikten sonra akşam da İslam Hoca Minaresi’nin hemen altında yer alan ve minarenin harika manzarasına nazır lokal "Zaraf Şan" restoranında harika bir yemekle günümüzü sonlandırıyoruz.

Ichon Qala Minaresi

Hiva

Hiva

Hiva

Hiva

Cuma Cami

İslam Hoca Minaresi

Hiva

Hiva

Kale surları

Şehrin Ana Kapısı

İslam Hoca Minaresi

Hiva

Hiva

Hiva

Üçüncü günümüzde, Buhara’ya doğru uzun bir kara yolculuğu bizi bekliyor. Yaklaşık 400 km'lik bu uzun ve yorucu yolun çoğunluğu çöl ve bir bölümü Amu Derya (Ceyhun Nehri)nin kenarından geçiyor. Akşam saatlerinde Buhara’ya vardığımızda pek bir şey yapmaya takatimiz kalmadığını söyleyebilirim. Otelimiz "Shahriston" eski şehrin içinde tavsiye edebileceğim çok güzel bir otel.

Ceyhun Nehri

Otelimiz

Yorgunluğumuzu "Old Bukhara" adlı lokal bir restoranda yemek yiyerek atıp ertesi güne zinde başlayabilmek için güzel bir uyku çekiyoruz. Buhara’yı gezmeye ayırdığımız günümüzde ise ilk durağımız, Buhara’nın biraz dışında yer alan ve Nakşibendi tarikatının kurucusu olarak bilinen Bahouddin Nakşibendi’nin türbesi oluyor. Buhara ve genelde Özbekistan türbeler ve medreseler şehri…

Nakşibendi Türbesi

Nakşibendi Türbesi
Nakşibendi Türbesi



Buhara - Samanoğlu İsmail Türbesi

Sonraki durağımız ise, Buhara Emirlerinin yaşadığı Saray/Kale oluyor. Kalenin surları 1165 yılında yapılmış. Kalenin yanı sıra Buhara’nın diğer önemli yapılarını, bir lunapark’ın içinden geçilerek gidilen Samanoğu İsmail’in Türbesi ve hemen yanındaki bir sarnıçta hizmet veren Su Müzesi, Poli Kalon Cami, Mir Arap Medresesi, Çeşme-i Eyüp Türbesi, Çar (Beş) Minare Medresesi, Kukeltaş Medresesi, bir göletin yanı başında inşa edilmiş Leb-i Havuz Medresesi, Nadir Divanbeyi Medresesi ve Uluğ Bey Medresesi olarak sıralayabilirim.

Gölet kenarındaki restoranımız

Gölet

Buhara

Poli Kalon Cami

Nasrettin Hoca Anıtı

Uluğ Bey Medresesi

Nadir Divanbeyi Medresesi

Nadir Divanbeyi Medresesi

Buhara’da 5 vakit namaz kılınan, Cuma günleri namaz kılınan ve sadece bayram namazları kılınan üç tip cami mevcutmuş. Buhara’daki Poli Kalon Cami üçüncü gruba giren camilerdenmiş. Aynı anda 12000 kişinin namaz kılabileceği büyüklükte oldukça heybetli bir cami. Caminin hemen dışındaki minare, aynı zamanda gözetleme kulesi olarak da kullanılıyormuş.

Özbekler, Nasrettin Hoca’nın Buhara’da yaşadığına inanıyorlar ve Uluğ Bey Medresesi ile Nadir Divan Bey Medresesi arasında kalan Park da bir Nasrettin Hoca Anıtı da var.

Buhara’dan sonra, Özbekistan’ı batıya doğru katetmeye devam ediyor ve ertesi gün yine uzun bir yolculuk sonrası Şehr-i Sebz üzerinden son durağımız Semerkand’a ulaşıyoruz.
Şehr-i Sebz kelime anlamı olarak “Yeşil Şehir” demekmiş. Verimli toprak yapısından dolayı bu ismi alıyormuş. Aynı zamanda Timur’un doğduğu şehir olarak biliniyor. Timur’un gerçek türbesi Gur-Emir adıyla Semerkand’da olsa da burada ölümünden yıllar önce yaptırdığı türbesi de bulunuyor. Yeraltında gizlenen türbenin duvarları gözyaşı damlası olarak dekore edilmiş ve duvarını, Arapça olarak “A wise and powerful man shall seek the advantage in every situation and act on his own, whereas a fool waits upon the acts of others” – kısaca tercüme edecek olursak “Akıllı bir adam her durumdan avantaj çıkarır ve aksiyon alır, aptallar ise başkalarının aksiyon almasını bekler- yazısı süslemekteymiş.

Ak-Saray

Gumbaz Cami


Şehr-i Sebz’de bu türbenin bulunduğu Qo Shhovuz kompleksinde yer alan Ak-Saray, Gumbaz Cami (Mavi Camii- Gökkubbe) ve Dorus Siadat Türbesi mutlaka görülmesi gereken yapılar… Dorus Siadat’de Timur’un kaybettiği ve kaybından sonra kendini toparlayamadığı söylenen 2. Oğlu Cihangir’in de türbesi yer alıyor.

Gumbaz Cami

Gumbaz Cami

Gelelim son durağımız Semerkand’a… Şehirde görülecek pek çok tarihi yapı var. Bunlardan en önemlileri İmam Buhari Türbesi, Şah-ı Zinde Türbeler Topluluğu, Uluğbey Rasathanesi ve Müzesi, Gur-Emir Türbesi, Bibi Hatun Cami ve dillere destan Registan.

Buhara'dan Semerkand!a giderken...

Buhari Türbesi

Buhari Türbesi

Buhari Türbesi


Buhari Türbesi

Uluğ Bey Rasathanesi

Uluğ Bey Rasathanesi
Şah-ı Zinde



Şah-ı Zinde

Şah-ı Zinde

Şah-ı Zinde

Registan, gerçekten ilk görmenizle birlikte insanı kendine hayran bırakan bir meydan ve Tillakari Medresesi, Uluğ Bey Medresesi ve Bibi Hatun Cami ile çevreleniyor. Buradan park içindeki yoldan biraz ilerleyerek ulaştığımız açık hava pazarı da Semerkand’ın olmazsa olmazlarından. Hem yiyecek hem giyecek hem de hediyelik eşyalar satılıyor. Küçük bir tüyo vermek gerekirse, buradan yaklaşık 1 km uzaklıkta yürüyerek de ulaşılan Hazreti Hızır Cami’nden şehrin kuş bakışı manzarası bir harika…

Registan

Registan

Pazar

Hızır Cami

Hızır Cami

Hızır Cami

Bir haftalık Özbekistan turumuz sona erdiğinde, her biri mimari harikası olan ve tarih yaprağından sıyrılarak günümüze kadar kalabilmiş renkli yapılar ve biz Türkleri çok seven Özbek halkı aklımıza hoş anılar olarak kazınıyor.