Geçenlerde
hesapladım da, 1.5 yıl her hafta gitmişim Düsseldorf’a iş için. Genelde TK 1523
seferi ile gidiş, TK 1528 seferi ile dönüş şeklinde oldu seyahatlerim. Belki de
uçağın hosteslerinden daha çok kullandım bu hattaki uçakları zira onlar
devamlı farklı seferlerde görev alıyorlar:) Buradan da Düsseldorf’a yaklaşık 1 saat
mesafedeki Bochum şehrine gidiyordum her geldiğimde. Çünkü ofisimiz Bochum’daydı.
Bochum bana o kadar küçük ve ruhsuz bir şehir gibi geldi ki orada kaldığım 1
yıldan sonra artık her sabah o yolu trenle gitmeyi göze alıp Düsseldorf’ta
kalmaya başladım...1.5 yıl, yaklaşık 78 hafta ediyor, arada tatilleri ve
Almanya’da kaldığım hafta sonlarını falan çıkarırsak da 70 hafta gibi bir hesap
çıkıyor ortaya ki ardından bakınca dile kolay dedim kendim bile:) Tabi insanın bir şehre iş için gitmesiyle,
turistik amaçlı gitmesi aynı şey değil ama bunca zaman geçirince de, iş için
bile gitseniz, gittiğiniz yer hakkında ciddi bir bilgi birikiminiz oluyor.
Königsallee'den Altstadt'a doğru giderken... |
Düsseldorf, Ren
kenarında küçük ama bir o kadar da güzel bir şehir. Bence gitmişken
görmeniz gereken yerleri Altstadt (yani
eski şehir), Königsallee (ki burada
genelde pahalı dükkanlar, iş merkezleri var) ve Rheinturm (burası da üzerinde çok güzel bir restoranı olan Ren
kenarındaki TV kulesi ve buradan manzara bir harika!)... Şehirde iki bölge
var; biri daha çok Türklerin de yaşadığı, büyük tren istasyonunun ve Altstadt’ın
da bulunduğu bölge, diğeri de Oberkassel denilen
daha zengin ve güzel evlerin bulunduğu Ren’in diğer kıyısındaki bölge... Oberkassel
bölümüne Ren üzerinden köprülerle bağlanıyorsunuz ve bu kesim gerçekten insana
huzur veriyor.
Ren Nehri'nin doğusunda kalan Altstadt'da yer alan Rathaus (Belediye Binası), Burgplatz (Kale meydanı), Marktplatz (Pazar Meydanı), Schlossturm (Kule) ilk etapta uğranılacak yerler. Schlossturm aynı zamanda "Gemicilik Müzesi"ne ev sahipliği de yapıyor. Hazır Eski Şehir'den bahsediyorken, Altstadt'ın biraz daha güneyindeki Carlstadt ve buradaki Carlsplatz (Meydanı) da şehrin hareketli noktalarından biri.
Karda Königsallee |
Schlossturm (Fener) |
Ren Nehri'nin doğusunda kalan Altstadt'da yer alan Rathaus (Belediye Binası), Burgplatz (Kale meydanı), Marktplatz (Pazar Meydanı), Schlossturm (Kule) ilk etapta uğranılacak yerler. Schlossturm aynı zamanda "Gemicilik Müzesi"ne ev sahipliği de yapıyor. Hazır Eski Şehir'den bahsediyorken, Altstadt'ın biraz daha güneyindeki Carlstadt ve buradaki Carlsplatz (Meydanı) da şehrin hareketli noktalarından biri.
Rheinturm |
Altstadt |
Medienhafen |
Medienhafen & Rheinturm |
Medienhafen |
Medienhafen |
Aslına bakarsanız Düsseldorf şehrinde ve genelde Almanlar’ın yaşam tarzında huzur hakim bence. Her yer, çok yeşil ve düzenli, yaşam çok kolay, trenler, otobüsler hep zamanında kalkıyor, tabi Düsseldorf ve civarı çok kalabalık olmadığı için öyle bizim bildiğimiz aşırı trafik problemi de yok. Şehrin tam ortasındaki tren istasyonu sayesinde ister lokal trenle, ister daha pahalı ama daha hızlı olan bir trenle neredeyse Avrupa’nın her yerine günübirlik bile gitmeniz mümkün. Mesela Amsterdam’a sadece 1.5 saatte ulaşabiliyorsunuz buradan, ya da Belçika’nın çoğu şehirlerine günübirlik gidebiliyorsunuz. Ben şehrin en çok bu tarafını sevmiştim. Ve bazı haftalar, hafta sonları da Düsseldorf’ta kaldığımda bu programı uygulamıştım... Şehrin içinden, diğer şehrin içine gittiğiniz için de kesinlikle çok daha pratik ve zevkli bir yol tren ile seyahat etmek Kuzey Avrupa’da:)
Königsallee |
Königsallee |
Yukarıda bahsettiğim gibi, Ren Nehri'nin kıyısında yer alan Rheinturm'un en üst katındaki restorandan Düsseldorf manzarasına bakarak yemek yemek denenmesi gereken bir tecrübe. Bir de lokal halk arasında KÖ diye anılan Königsalle'nin kuzey ucundaki Tritonnenbrunen (Çeşmesi)'nin hemen yanındaki Blumenstrasse (Blumen Caddesi) üzerindeki Heinemann mutlaka uğranılması gereken tarihi bir kafe. Buranın pastaları pek meşhur.
Heinemann |
Oberkassel |
Altstadt'ı Oberkassel'a bağlayan köprülerden biri |
Oberkassel |
Oberkassel |
Düsseldorf'da bir hafta kaldım ve kaldığım süre boyunca Almandan çok Türklerle karşılaşmıştım..Nereye gitsem, hangi dükkana girsem mutlaka bizlerden birileri vardı. Ayrıca şuan değişti mi bilmiyorum ama taksi piyasasının Türklerin elinde olduğunu söylemişlerdi.. Bu şehirdeki en sevdiğim şey seninde bahsettiğin, Avrupanın her yerine trenle çok kolay ulaşma imkanı idi. Günübirlik Amsterdam'a, Brugge'e gidip gelmiştik.
YanıtlaSil