Viyana’dan Salzburg’a
2.5 saatlik bir hızlı tren yolculuğu sonunda ulaştık. Sabah 7:30 trenine
yetişmeyi başardığımızdan saat 10:00’da Salzburg
Hauptbahnhof (Merkez Tren Garı)’daydık. Trenle yolculuk, özellikle Orta ve Kuzey
Avrupa için çok rahat bir ulaşım şekli, ancak hızlı tren kullanıyorsanız
neredeyse uçak kadar pahalı olabiliyor. Bir fikir vermek için söylemek
gerekirse, gidiş-dönüş Viyana-Salzburg biletine 190€ gibi bir ücret ödedik. Aynı zamanda bu
şekilde yolculuk, sizi bir şehrin merkezinden alıp diğer şehrin merkezine
götürdüğü için de aslında çok rahat bir ulaşım tarzı.
|
Makart steg - Köprüdeki kilitler, geçenlerin aşkları daim olsun diye bırakılmış:) |
|
Salzburg- Makart steg |
Trende
karşılaştığımız Avusturyalı yol arkadaşımızla bir süre sohbet ediyoruz. Ve
söyledikleri hala kulağımda. Bizim Türk olduğumuzu konuşmamızdan anladığını ama
inanamadığını söylüyor ve bize “You are different than the Turkish people here (Buradaki
Türklerden farklısınız)” diyor. Bu söz benim de Avrupa’da çalıştığım süre
boyunca çalışma arkadaşlarımdan hep duyduğum bir sözdü ve belki bir çeşit
ötekileştirme... Ne yazık, ama dışardaki
insanın bile gördüğü bir farklılık bu. İnşallah biz de cahilliği bırakıp
eğitime ağırlık verip, içinde yaşadığımız topluma saygı duyduğumuz bir ortam yaratabiliriz
kendimize.
Salzburg, içinden nehir geçen ve adını bölgedeki zengin tuz çökeltilerinden almış şirin bir şehir. Bundan
olsa gerek romantik bir havası var. Ancak Hauptbahnhof’tan
çıktığımızda bizi bu romantiklik yerine, yollarda devam eden bir inşaat
silsilesi karşıladı ne yazık ki. Rainerstrasse
denilen üzerinde tren garının da bulunduğu geniş caddenin gara yakın bölümü, ucuz
alışveriş yapabileceğiniz, Türklerin de giyim ve kuaför mağazalarının bulunduğu
kendinizi daha çok Mahmutpaşa’daki dükkanları geziyormuş gibi hissettiğiniz bir
yer. Ancak şehir merkezine doğru ilerledikçe bu görüntü değişiyor. Salzburg Kongre Merkezi ve hemen
yanındaki Mirabellgarten’ine
(Mirabell Bahçesi) ulaştığınızda Avrupa’da olduğunuzu daha net anlıyorsunuz.
|
Rainerstrasse |
|
Mirabellgarten |
Mirabell Bahçesi, içindeki değişik çiçek düzenlemeleri, çeşmeleri ile görülmeye
değer bir yer. Hemen yanında ise Mozart
Üniversitesi var. Buradan devam ederek ulaştığımız Staatsbrücke (Staats Köprüsü) ile nehrin karşı tarafına geçiyoruz.
Burada bizi Rathaus denen eski
belediye binası ve Mozart’ın doğduğu ev karşılıyor.
|
Mirabellgarten |
|
Mirabellgarten |
Artık şehir
merkezindeyiz. Klasik tarzda yapılarıyla şehrin tarihi dokusu korunmuş, burada yer
alan tüm dükkanlar (zincir mağazalar bile) tarihi dokuyu bozmayacak şekilde
asılmış tabelalar ile belirtilmiş.
Getreidegasse
adındaki bu cadde şehrin kalbi. Biz de burada dolaşıp meşhur
Mozart Cafe’de kahvemizi içip
soluklanıyoruz.
|
Getreidegasse |
|
Salzburg sokaklarında dolaşırken... |
|
Mozart Cafe |
|
Mozart Kahvesi |
Bu caddeden devam
ederek yolun sonundan sola sapıp Herbert-v-Karajan Platz’a ulaşıyor ve
burada Kollegienkirche’yi ziyaret
ediyoruz. Bu bölgede birçok kilise ve
müze var ve biz de zaman elverdiğince buraları gezdikten sonra kendimizi Domplatz’da buluyoruz. Burası, Residenz Çeşmesi, St. Michael Kilisesi, Salzburg
Müzesi, Panorama Müzesi ile
çevrili geniş sayılabilecek bir meydan. Bu tarihi dokunun hemen yanındaki Kapitelplatz’da modern Sphaera (Küre)’yı da görmeyi ihmal
etmiyoruz. Kapitel Platz’da bir de St.Peters Kilisesi’ni geziyor ve hemen yanındaki
Füniküler ile Kale’yi ziyaret etmek üzere yukarı çıkıyoruz.
|
Kollegienkirche |
|
Sphaera |
|
Domplatz |
|
Kapitelplatz ve Kale |
İsterseniz Hohensalzburg Fortress (Kale)’e
yürüyerek merdivenlerden de ulaşım
mümkünmüş ama hayli yüksek bir yer. Biz füniküler ile kaleye çıkış, kulaklık
ile 40 dakikalık kale turu ve tekrar fünikülerle iniş için 11€ vererek bilet
almayı tercih ettik. Kaleden Salzburg’a kuşbakışı bakmak da çok zevkli.
|
Finüküler'den... |
|
Finüküler'den...
|
Merkeze indikten
sonra bir şeyler atıştırıp artık dönüş yolculuğumuza başlamak üzere bu kez Makart steg (Salzach nehri üzerindeki diğer bir köprü) geçerek tekrar Hauptbahnhof’a
gidiyoruz. Salzburg gerçekten insanda hoş duygular uyandıran güzel ve şirin bir
yer ama burada uzun süreli yaşamak, biz büyük şehir insanları için ne kadar
cazip; pek emin olamadım doğrusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder