7 Ekim 2013 Pazartesi

Valsin Şehri- VİYANA



Viyana’ya yıllar önce gittiğimde, yolculuğumuzu kazandığım millerle yapmış, sevgili kardeşimin rezervasyonu sayesinde de tam Tuna’nın kenarında konakladığımız aile boyu bir yılbaşı tatili geçirmiştik. O zamandan aklımda kalan, Viyana’nın ne kadar büyüleyici bir şehir olduğu ve (gittiğimiz dönemden olsa gerek) soğuğu oldu. Geçtiğimiz günlerde, bu kez sevgili arkadaşım Ayşenur ile keşfetme fırsatı yakaladım Viyana’yı. Üstü tozlanmış anılarımın üzerine cila yapmak da çok iyi geldi doğrusu.

Karntner Ring'de bir çiçekçi



Tuna- Danube



Viyana, İstanbul’dan 2 saat uzaklıkta, neredeyse Türkiye içinde bir yere gidiyormuş gibi kısa bir zamanda ulaşıveriyorsunuz bu güzel şehre. İşin ilginci, hem uçakta hem uçaktan indiğinizde etrafınızda hep Türk var. Acaba Almanya’dan daha çok Türk burada mı yaşıyor diye düşündüm kendi kendime. “Viyana’da Türk olmayan birini görürseniz resmini çekin” diye takılmıştı Aysenur’un abisi, oraya gidince anladık neden böyle söylediğini:)

Uzun sözün kısası, erken saatlerde bindiğimiz uçaktan inip Viyana havalimanına indiğimizde saat daha 9:30’du ve Viyana’yı tekrar keşfetmek için koca bir gün bizi bekliyordu. Havalimanından şehre ulaşmak için çeşitli alternatifler mevcut. En kısa ulaşım şekli tren ama oteliniz tam şehir merkezinde değil de ana tren istasyonuna yakınsa otobüsü kullanmak daha ucuz ve pratik bir seçenek. Ancak zaman hassasiyetiniz varsa treni kullanmanızı öneririm, çünkü 20 dakikada merkezde olabiliyorsunuz, otobüsle Westbahnhof’a ulaşmak ise yaklaşık bir saat. Havalimanından alacağınız Vienna Card ile tüm tramvay ve metroları ücretsiz kullanabiliyorsunuz. Ücreti ise, bazı müzelerde indirim şansı veren Viyana kart alırsanız 20 Euro, sadece 72 saatlik toplu taşıma kartı alırsanız 15 Euro civarında. Havalimanındaki “information” ofisinden  sizi şehre ulaştıracak tren ve otobüs biletlerini de alabilirsiniz. Havalimanından Westbahnhof’a otobüsle ulaşım tek yön 8 Euro, gidiş-dönüş bilet alırsanız 13 Euro.  

Havalimanından şehir merkezine giden otobüsün durağı



Biz, Salzburg’a da gitmek istediğimizden trene yakın olmasını tercih ettiğimiz Westbahnhof’ta bir otelde kaldık ve buraya da en pratik ulaşım şekli olan otobüsle gitmeyi tercih ettik. Saat 11:00de otelimize varıp eşyalarımızı bırakmıştık ve şehir turumuza başlamıştık bile.

İlk olarak metronun U3 hattıyla otelimizin hemen yanındaki Mariahilfer Strasse’den şehrin kalbi sayılan Stephansplatz’a gittik. Burada Viyana ile özdeşleşen Stephansdom’u ve bu ihtişamlı kilisenin etrafındaki iki önemli yaya yolunu (Karntnerstrasse ve Graben)i gezmeden Viyana’yı gördüm demek mümkün değil. Hem Karntnerstrasse hem de Graben gayet pahalı dükkanların ve hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu yaya yolları şeklinde düzenlenmiş. Bu bölgede bir de Kohlmarkt’ta pahalı mücevherci ve saatçilere de göz atabilirsiniz. Vitrinlerin ışıl ışıl olduğunu söylememe sanırım gerek yok... Alışveriş için daha pahalı markaların bulunduğu Graben ve Karntnerstraase ile daha ortalama markaların bulunduğu Mariahilfer Strasse’yi şehirde gidilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.

Stephansdom

Stephansdom

Stephansdom

Graben

Viyana sokakları

Viyana sokakları

Karntnerstrasse - Swarowski dükkanı
 

Stephansdom’un etrafındaki sokaklara dalarak gezmek de ayrı bir zevk. Burada Domgasse 5 numaralı ev de, Mozart’ın bir dönem yaşadığı ve şu an müze olarak ziyaret edilen bir yer. Ne yazık ki Viyana’daki bütün müzeler paralı ve hayli pahalı, o yüzden müze gezmek için hem zaman hem de para ayırmak gerekiyor. Şehir hem sanat anlamında hem de tarihsel anlamda birçok müzeye ev sahipliği yaptığından müze gezileri konusunda biraz da seçici olmak gerek sanırım. Biz, zaman darlığından ancak Hofburg Sarayı ve bu sarayın içindeki Sisi Müzesi’ni görmekle yetindik.   

Hofburg
 
Hofburg


Stephansdom’da dolaşıp Karntnerstrasse’nin meşhur Opera ile sonlanan ucundan tramvayın 1 numaralı hattına bindik ve Schwedenplatz’a kadar gidip buradan 2 numaralı tramvaya binerek başladığımız yere geri dönüp tam bir “Innere Stadt turu yapmış olduk. Toplu taşıma kullanmak halka karışmanın çok güzel bir yolu. Bindiğimiz her toplu taşıma aracında mutlaka Türkçe konuşan birilerine rastlamak mümkün oldu. Bir de şehirde geçirdiğimiz 2 gün boyunca bindiğimiz hiçbir toplu taşıma aracında bilet kontrolü yapılmadı, anlayacağınız tamamen güvene dayalı bir sistem ve insanlar bunu suistimal etmeden biletlerini alıyorlar. Aldığınız bileti bindiğiniz ilk noktada bir makinadan geçirerek etkinleştirmeniz gerekiyor. Biz de böyle yaptık ve metroya binerken girişlere konulan makinalar sayesinde 3 günlük kartımızı aktif hale getirdik.

Opera

Opera
 

Bu gezimiz sonunda vakit hayli ilerlemiş ve akşam olmuştu. Biz de Stephans Platz’a çok yakın  Wollzeile’de bir pasaj içinde yer alan meşhur şinitzel restoranı Figlmüller’de akşam yemeği yemek istedik. Ne yazık ki gittiğimizde kuyruk olduğunu görüp rezervasyonsuz yemek yiyemeyeceğimizi anlayınca yine adını önceden duyduğumuz ve aynı caddenin sonunda yer alan Plachutta’da yemek yemeğe karar verdik. Aynı şekilde çok rağbet gören bir restoran olmasına rağmen yer bulmayı başardık ve yine Viyana yemeklerinin tadına bakmayı ihmal etmedik. Plachutta’da özellikle tencere içinde suyuyla gelen ve buranın klasiği olan bizdeki inciği andıran etlerinin tadına bakmak gerek. Figlmüller demişken, burası gerçekten çok kalabalık ve rezervasyon yapılmadan özellikle akşamları yer bulmakta sıkıntı çekeceğiniz bir yer. Ancak ilk restorana paralel Backerstrasse’de ikinci bir dükkan açmışlar ve burası nispeten daha büyük olduğundan yer bulmak biraz da vakitli giderseniz daha kolay.  Söz yemekten açılmışken, yine Karntnerstrasse’de Opera binasının hemen karşısında yer alan Sacher Otel’in kafesinde Sachertorte yemeden Viyana turunuzu tamamlamış sayılmazsınız. Çikolatası yoğun bir pasta ama kahve ile harika bir ikili oluşturuyor. İsterseniz tahta kutular içinde satılan bu pastadan satın alıp eve de götürebilirsiniz. Hem Karntnerstrasse üzerinde hem de Mariahilfer üzerinde birçok çikolatacı var ve buralarda da bu pastadan satın almak mümkün. En meşhur ve lezzetli çikolataları ise Mirabell marka Mozartkugel çikolataları...


Plachutta

 
Sacher Cafe


Sachertorte


Viyana’daki ikinci günümüzde yine metro ile bu kez Herrengasse durağında inerek Hofburg Saray’ına geldik ve hem Saray kompleksini hem de buradaki Sisi Müzesi’ni gezdik. Bu müzeyi gezmek için ücret ise 11.50 Euro. Sarayın Bahçesi bir harika, özellikle ilkbaharda çok daha güzel oluyormuş. Burada aynı zamanda bir de İspanyol Binicilik okulu ve orada yapılan bir gösteri de turistik bir aktivite olarak talep görüyor. 

Hiç böyle güzel bir eczane vitrini gördünüz mü?
 

Buradan sonraki duraklarımız, Volksgarten ve Volkstheater (Halk Bahçesi ve Halk Tiyatrosu) oldu.Volkstheater’ın hemen yanında, içinde birkaç müzeyi barındıran Museum Qartier var. Buradaki müzeler çok ilgimizi çekmedi ama burada değişik objelerin satıldığı müze dükkanında çok zevkli vakit geçirdik. Buradan da Parlament (Parlamento Binası), Rathaus (City Hall) ve Votiv Kirche’ye (Votiv Kilisesi) doğru uzun bir yürüyüş yaptık. Viyana’da o kadar çok Türk var ki Parlemento’nun Türkçe yazılmış  tanıtıcı broşürleri bile var. Buradan sonra gittiğimiz Rathaus (City Hall), pencerelerinden sarkan çiçekleri ve sütunlu yapısıyla çok güzel ve ihtişamlı bir bina. Votiv Kilisesi ise dışardan çok ihtişamlı bir görüntü sergilese de içine girdiğinizde aynı duyguyu vermiyor.

Parlament

Parlament

Rathaus

Rathaus

Rathaus

Rathaus

Votiv Kirche


Tekrar merkeze döndüğümüzde öğleden sonra olmuştu ve bu kez Stephansdom’un çok yakınındaki Peters Platz’da yer alan St.Peter Kilisesi’ne girdik. Burada harika bir sürpriz bizi bekliyordu. Kilisedeki güzel bir klasik müzik dinletisinin ardından tekrar metroya binerek şehrin ilginç noktalarından biri olan Mimar Hunderwasser’in yaptığı Hundertwasser Haus’u görmek üzere Landstrasse’ye gittik. Hundertwasser Haus, Löwengasse ile Kegelgasse’nin tam kesiştiği noktada karşınıza çıkıveriyor. Renkli görüntüsüyle de gerçekten fotoğraflık bir yer. Burası halen içinde yaşanılan bir apartman olduğundan sadece dışardan görülebiliyor. Binanın tam karşısında, hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu küçük bir pasaj da var. Gelmişken burayı da gezdik, hatta kafesinde soluklanıp cafe melange’lerimiz eşliğinde bir Avusturya klasiği olan Apfelstrudel (bir çeşit elmalı pasta) yiyerek güzel bir mola da verdik.

Otelimize dönerken tekrar U3 metro hattıyla ulaştığımız ve otelimizin çok yakınında bulunan Mariahilferstrasse’de gezmeyi de ihmal etmedik...

St.Peters
St.Peters
Hundertwasser Haus

Hundertwasser Haus

Hundertwasser Haus

Apfelstrudel:)

Hediyelik eşya pasajı
 

Viyana her yönüyle sanat kokan bir şehir. Dolayısıyla da sanatın ince ruhu da şehrin her köşesine yerleşmiş adeta. Yalnız ilginç bir şekilde belediye; tiyatro, kilise ya da operalarda sergilenen konserleri desteklemek amacıyla sokak sanatçılarına izin vermiyormuş. O yüzden ne metrolarda ne de dışarıda fazlaca sokak sanatçısı görmek pek mümkün olmadı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder