İstanbul’dan iki saatlik uçak yolculuğu ile ulaşılan ve İran
sınırımızda yer alan en doğu illerimizden biri olan Van, aynı zamanda ülkemizin
en büyük gölüne de ismini veriyor. Ancak bizim Van Gölü diye bildiğimiz göl,
yöre halkı tarafından 125 km.lik büyüklüğü ve sodalı suyuyla Van Denizi olarak
adlandırılıyor.
Sabah erken saatlerde bindiğimiz uçakla iki saatlik bir
yolculukla ulaştığımız Van’da ilk durağımız, gölün güneyinden devam edip sahil kasabası Edremit’ten geçerek ulaştığımız Tatvan oluyor.
Yolda yağmurla başlayan yağış, yaklaşık 150 km’lik yolu tamamlayıp Ahlat’a yaklaştıkça
yerini kara bırakıyor. Ahlat, aynı zamanda bilinen en büyük Selçuklu Mezar
kalıntılarına da ev sahipliği yapıyor. Gerçekten görülmesi gereken bir yer. Hava
bize yardım ediyor ve mezarlığa vardığımızda yağış biraz etkisini azaltıyor.
Buraya giriş 5 TL ve müzekart ile ücretsiz gezilebiliyor.
|
Ahlat Yolu |
|
Ahlat Selçuklu Mezarlığı |
|
Ahlat Selçuklu Mezarlığı |
|
Ahlat Selçuklu Mezarlığı |
|
Ahlat Selçuklu Mezarlığı |
Burayı gördükten sonra Ahlat’a dönüyor ve Meltem Restoran’da
büryan tadıyoruz. Büryan, oğlak etinden yapılan bir tür tandır. Ancak
restoranda servis hayli yavaş ve
fiyatları oldukça turistik. Toplu bir fiyat alınmış olmasına rağmen, İstanbul’da
daha ucuz büryan yemişliğim olduğundan buradaki fiyat seviyesi ve restoranın
kalite dengesi düşünüldüğünde durum beni şaşırtıyor.
|
Büryan |
Yemekten sonra hedefimiz, ismini Babil Hükümdarı Nemrut’tan
alan dünyanın ikinci, Türkiye’nin en büyük krater gölünü görmek olsa da hava
durumu bu turu gerçekleştirmemize izin vermiyor ne yazık ki. Biz de Van’a geri dönerek biraz şehir dışında
yer alan Hilton Oteli’ne yerleşmeden önce merkezdeki ana caddelerden biri olup
kaleye kadar uzanan Melen Caddesi’nde yer alan Arubani adlı yöresel ürünler satan galeriye uğruyoruz. Burada bir
tür gümüş işleme sanatı olan “savat” yapımı hakkında bilgilendiriliyoruz. Bu
galerinin bahçesinde yöre halkının “pişik”, bizim “Van Kedisi” olarak
bildiğimiz kedilerin yerinde görülebileceği bir “Kedi Evi” de var. Ancak
daha bakımlı ve daha fazla sayıda pişik görmek niyetindeyseniz burası yerine, şehrin
girişindeki Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Kampüsü’nde yer alan Kedi Evi ve Araştırma Merkezi’ni görmenizi tavsiye ederim.
Orijinal Van Kedisi’nin her iki gözü de ayrı renk oluyormuş ve beyaz tüylerinin
bir miktarı hafif sarı renkte oluyormuş. Bu türler bitmekte olduğundan satın
alınması mümkün değil. Ancak her iki gözü mavi ya da her iki gözü de sarı
renkte olanlardan satın almak mümkünmüş. Üniversitede yer alan Van Kedisi
araştırma merkezinde erkek ve dişi kediler birbirine zarar vermesin diye ayrı
bölümlerde tutuluyorlar ve doğum yapmış Van kedileri ve yavruları ise 1.5 TL verilerek girilen farklı bir yerde
bakılıyor. Bu ziyaretten sonra hayli erken başlayan ilk günümüzü tamamlayarak
otele dönüyoruz.
|
Arubani |
|
Van Kedisi |
Ertesi gün ise rotamızı bu kez Van Gölü’nün kuzeyine
çeviriyoruz. Rotamız, Çaldıran üzerinden Doğubeyazıt’a gitmek. Yol üzerinde Muradiye Şelalesi’ne uğradıktan
sonra Doğubeyazıt’ta yer alan İshak Paşa Sarayı’nı görüyoruz. Burası da mutlaka
görülmesi gereken noktalardan biri. Girişi 5 TL ama müze kartınız varsa
ücretsiz. Saray, Pazartesi günleri kapalıymış. Bu saraya hayran kalıyoruz ancak
yapılan restorasyon çalışmaları ne yazık ki hepimizde hayal kırıklığı yaratıyor.
Tepelerini kapatmak için kullanılan beyaz çelik ve pimapen karışımı cam
malzemelerin tarihi mimari ile uyumsuzluğu hepimizi üzüyor. Burayı ziyaret
ettikten sonra Doğubeyazıt’ta Ararat adlı
restoranda öğle yemeğimizi yiyoruz. Burada kuşbaşılı peynirli pidenin tadına
bakabilirsiniz. Yöreye özgü sıcak servis edilen ayran aşı çorbasının ve "abdigör
köftesi"nin de tadına bakmanızı tavsiye ederim. Ayrıca restoranın bahçesinde yer
alan halı galerisinde yöre kadınları tarafından dokunan halılar satılıyor.
Buraya da mutlaka bir göz atın derim.
|
Muradiye Şelalesi |
|
Muradiye Şelalesi |
|
Doğubeyazıt'a giderken... |
|
Doğubeyazıt'a giderken... |
|
Doğubeyazıt'a giderken... |
|
İshak Paşa Sarayı - Camii |
|
İshak Paşa Sarayı |
|
İshak Paşa Sarayı |
|
İshak Paşa Sarayı |
|
İshak Paşa Sarayı'ndan Doğubeyazıt manzarası |
|
İshak Paşa Sarayı |
|
Abdigör Köftesi |
|
Ararat Halı & Kilim |
|
Ararat Halı & Kilim |
Buradaki ziyaretimizi tamamladıktan sonra yine merkeze
dönerek bu kez Van’ın ana caddelerinden biri olan Cumhuriyet Caddesi üzerinde
yer alan Mirvan adlı mağazadan
yöresel ürünlerden satın alıyoruz. Van’ın en bilinen ürünleri otlu peynir ve
bal. Ancak otlu peynir, oldukça tuzlu bir peynir, almak niyetindeyseniz tadına
bakarak almanızda fayda var.
|
Van'a doğru... |
|
Van |
Van’daki ikinci günümüzü de böyle tamamladıktan sonra son günümüze
otelimizin hemen ilerisinde yer alan meşhur
Sütçü adlı mekanda Van kahvaltısı
yaparak başlıyoruz. Öğleden sonraki uçağımıza gitmeden önce adı dillere destan
Akdamar Adası ve bu adada yer alan kiliseyi görüyoruz. Bu gezi Van’a yolunuz
düşerse mutlaka yapılması gereken bir tur. Gevaş’tan kalkan teknelerle 15
dakikada adaya ulaşılıyor ve burada harika manzara eşliğinde kiliseye
çıkılıyor. Buranın girişi de 10 TL ve yine müzekart ile ücretsiz gezilebiliyor. Adanın değişik noktalarını da fotoğrafladıktan sonra tekrar tekne
ile Gevaş’a dönüyoruz. Bu tekne gezisinin ücreti kişi başı 15 TL. Gevaş’a ulaştıktan sonra bu kez yönümüzü Van
Kalesi’ne çeviriyoruz. Ne yazık ki Kaleye çıkacak kadar vaktimiz olmuyor.
Girişi 5 TL olan Kale de müzekartınız varsa ücretsiz gezilebiliyor. Kaleye tam
çıkamasak da kaleyi dört bir yandan gezince ne büyük bir yapı olduğunu görmek
insanı hayrete düşürüyor. Son olarak, Kale’nin arka tarafında yer alan ve Mimar
Sinan’ın çizimini yaptığı ancak yerli bir mimar tarafından yapılan altın
mihrabıyla bilinen Hüsrev Paşa Cami’ni ziyaret ediyor ve yine bu bölgede Van eski şehrinden geriye kalan ve üzeri neredeyse yarıya kadar toprakla örtülü cami minaresini de gördükten sonra uçağımıza
yetişmek üzere havalimanının yolunu tutuyoruz.
|
Sütçü |
|
Gevaş'a giderken... |
|
Gevaş'a giderken |
|
Van Gölü |
|
Akdamar Adası |
|
Ada'dan Van Gölü |
|
Kilise |
|
Van Gölü |
|
Akdamar Adası |
|
Van Gölü |
|
Van Kalesi |
|
Van Kalesi |
|
Hüsrev Paşa Cami |
|
Hüsrev Paşa Cami |
|
Hüsrev Paşa Cami |
|
Hüsrev Paşa Cami |
|
Van Eski Şehri'nden kalanlar... |
Van şehir merkezi, düzensizliği, kalabalığı ve kuralsızlığı
ile beni biraz hayal kırıklığına uğratmış olsa da etrafındaki doğal güzellikleri
ve özellikle Akdamar Adası ülkemizin en güzel değerlerinden ve kanımca mutlaka
görülmeli..