7 Ocak 2016 Perşembe

Avrupa'nın Başkenti: STRASBOURG

Alsace Bölgesinin de başkenti olan Strasbourg, aynı zamanda Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Parlamentosu’nu da barındırdığından Avrupa’nın başkenti ünvanını da taşıyor. Türkiye’den direkt uçak seferi olmadığından, çoğunluğu Almanya’da yer alan çevre havalimanlarını kullanarak, buraya tren ile ulaşmak en pratik yol.

Ill ve Strasbourg


Biz de böyle yapıyoruz ve konakladığımız Baden Baden’dan tren ile Offenburg’dan aktarma yaparak 1.5 saatte Strasbourg’a ulaşıyor ve bu yolculuk için kişi başı 26 Euro ödüyoruz.  Ancak, Baden Baden ile Strasbourg arası mesafe aslında 60 km.  Bu sebeple aktarma aralığı daha az bir tren seferiyle 1 saatte ulaşmak mümkün olduğu gibi Baden Baden/Karlsruhe havalimanından Strasbourg’a belli saatlerde kalkan birkaç otobüs seferi ile kısa bir sürede ulaşmak da mümkün.

Strasbourg Tren Garı

Strasbourg Tren Garı

Strasbourg Tren Garı, şehir merkezine oldukça yakın bir noktada ve Avrupa’nın en modern ve büyük istasyonlarından biri. İstasyonun tam karşısındaki Rue du Maire Kuss Caddesi ve devamındaki Rue du 22 Novembre’den geçerek Strasbourg’un en önemli meydanı Place Kleber’e ulaşıyoruz. Strasbourg aynı zamanda Avrupa’da Noel’in başkenti olarak da biliniyormuş. Biz de gittiğimiz dönem itibariyle hem Kleber Meydanı’ndaki hem de şehrin dört bir tarafındaki  rengarenk süslemelere bayılıyoruz. Strasburg’a neden Noel başkenti dendiğinin en iyi göstergesi bu süslemeler, şehir kocaman bir hediye paketi gibi görünüyor gözümüze:)

Kleber Meydanı

Süslemeler..
Sokaklar

Kleber Meydanı’nın güney ucundaki çam ağacını arkanıza aldığınızda önünüze çıkan Rue des Grandes Arcades büyük bir alışveriş caddesi. Yine bu yolu sağa doğru devam ederek solumuzdaki ilk sokak (Rue des Dominicains)tan ilerlediğimizde karşımıza Eglise du Temple Neuf çıkıyor. Bu kilisenin yanında da Place du Temple Neuf adında küçücük başka bir meydan var.

Eglise du Temple Neuf

Place du Temple Nuef

Biraz daha ilerlediğimizde ise Strasburg’un en bilinen yapısı Notre Dame Katedrali’nin ismini verdiği Place de la Cathedrale’e geliyoruz. Bu meydanda hemen ilginizi çekecek diğer bir yer de, ahşap yapısıyla bir Alsace klasiği olan Maison Kammerzell (yani Kammerzell Evi). Bu meydan aynı zamanda en büyük Noel pazarlarından birine de ev sahipliği yapıyor. Bu meydana bakan tüm binalardaki süslemelerin muhteşem olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Maison Kammerzell

Place de la Cathedrale

Hemen Katedralin arkasındaki Palais Rohan (Rohan Sarayı), Strasburg’daki en önemli yapılardan biri. Yanıbaşında da Batorama denilen ve şehri çevreleyen Ill Nehri üzerinde 1 saatlik bir tur atmak için harika bir alternatif olan tekneler kalkıyor. Ill nehri, Rhone Nehri’nin kollarından biri ve Strasbourg’un merkezi Ill’ıin çevrelediği bir adacıktan oluşuyor aslında. Dolayısıyla tekne turu buranın olmazsa olmazı. Bu teknelerin bilet kuyruğu oldukça uzun, kredi kartı ve nakit için ayrı gişeler mevcut. Biz de yarım saat kuyrukta bekleyerek 45 dakika sonraki tekne turuna bilet alabiliyoruz. Bilet ücreti 12.50 Euro.  Şehrin yaya olarak ulaşamayacağınız noktalarını da rahat bir şekilde görmenizi sağladığı için kesinlikle bu turu almanızı tavsiye ederim.

Palais Rohan

Batorama Gişesi

İskele

Batorama turu, öncelikle Alsace’ın sembollerinden biri Petite France’dan başlıyor.  Buraya girerken ve çıkarken 2 seviye havuzundan geçiliyor. Bu havuzların dolup boşalmasını seyretmek karadakiler için vazgeçilmez bir aksiyon olmuş; onlar bizi, biz onları seyrediyoruz:) Petite France’da yer alan Vauban Barajı’nı da gördükten sonra kuzeye, yani şehrin daha yeni bölümüne doğru ilerliyor teknemiz ve Avrupa Parlamentosu Binası’nı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni görüyoruz.


Petite France

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Avrupa Parlamentosu


Turumuzun sonunda bir kez de Petite France’ı karadan görmek için yürüyerek sokakları arasında dolaşıyoruz. Strasbourg’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor burası ve harika fotoğraflar veriyor bize.

Petite France

Petite France

Petite France

Petite France


Sonraki durağımız ise matbaayı bulan Gutenberg’den ismini alan Place Gutenberg oluyor. Meydanın tam ortasına kurulmuş masmavi bir ağaç karşılıyor bizi. Hem açlığımızı gidermek hem de biraz dinlenmek için meydandaki  Au Gutenberg adlı restoranda yemeğimizi yiyor ve oldukça memnun ayrılıyoruz.

Place Gutenberg

Place Gutenberg

Vakit hayli ilerlediğinden dönüş trenimize yetişmek için sona bıraktığımız şehrin kuzeybatısındaki Broglie Meydanı’na da uğrayarak dönüşe geçiyoruz. Broglie Meydanı ince uzun bir meydan ve aynı zamanda Hotel de Ville (yani Belediye Binası)da bu meydanda yer alıyor.

Hotel de Ville


Uzun bir günün sonunda dönüş trenimize bindiğimizde tadı damağımızda kalıyor bu güzel şehrin. Aslında küçük bir şehir olmasına rağmen nasıl da albenili bir hale getirilmiş olduğunu görmek şaşırtıyor bizi ve yaşadığı savaşlara rağmen eskiye uygun inşa edildiği için de tarihi yapısından birşey kaybettirilmemiş olmasına hayranlık duyuyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder